27 Haziran 2015 Cumartesi

Yıllara Meydan Okumak: Toyota Century


Toyota bugün dünyanın en değerli markası. Bunun hakkında biraz düşünelim: Neden? Bunun cevabını kısaca müşteri memnuniyeti, uzun ve başarılı bir tarih, başarılı ve sevilen araçlar, aracının arkasında durma, araçlardaki sağlamlık, kaliteli mühendislik ve kendine biçtiği değer diye daha bir çok şey sıralayabiliriz. Ama Toyota Century'e geçmeden önce bir kaç şeyden daha bahsetmek istiyorum.Bazı araçlar geçmişten günümüze kimliklerini koruyarak,zamanın getirdiği yenilikleri bünyesine katıp ama bu yenilikler içinde asimile olmadan günümüze gelmeye çalışırlar.Bunlar hakkına bir kaç örnek vermek gerekirse; Land Rover Defender, Mercedes G Klasse, Lada Niva ve bir kaç model daha...Peki ya Toyota Century?


Toyota Century de kimliğini uzunca yıllar korumuş ve teknolojileri bünyesine katarak ilerlemeye devam eden bir model. 1967'den Günümüze kadar üretimde olan ve genel hatlarını korumayı başaran nadir arabalardan.1967'de banda çıkan ve 45 seneden fazladır üetimde kalan bu araç Toyota'nın lüks sınıfına hitap eden 4 kapılı limuzin modeli. 1. jenerasyon 1967-1997 arasında üretilen ve 2. jenerasyonu 1997 den günümüze kadar üretilen bu araç gerçekten takdire şayan.


1. Neslinde köklü değişikliklere gidilmeyen araçta motor güncellemesi,şanzıman güncellemesi ve makyajlanma gibi değişiklikliere gidilmiş.Bu birinci 30 yıllık nesilde 3 ileri ve 4 ileri manuel şanzıman 3 ileri ve 4 ileri otomatikleştirilmiş şanzıman gibi vites seçenekleri sunulmuş.Daha sonra sadece otomatik şanzıman seçeneğiyle sunulmaya başlanmış ve bu seçim gayet yerinde olmuş çünkü böyle lüks segmente hitap eden bir aracın sadece otomatikle sunulması model imajı için önemli bir özellik.


2. neslinde 6 ileri otomatik şanzıman gibi daha bir çok özelliğe kavuşan araç halen üretilmekte.Muhafazakar tasarımıyla bize daha çok 1980'lerin sonunu hatırlatan araç belkide 45 yıldan fazladır olmasının sebebi belkide bu tutuculuğu.Biraz motor seçeneklerini inceleyelim.


1967-1973 arası 3.0 L V8 (VG20) motor ile satışa başlanmış.Bu 6 yıllık süre ardından 1973-1982 yılları arasında 3.4 L V8 (VG21,VG30,C-VG30, E-VG35) motora güncellenen araç 9 senede ardından 1982'den 1997'ye kadar 4.0 L V8 (VG40, VG45) motora güncellenmiş.

Son neslinde 5.0 L V12 (1GZ-FEV12) motoruyla üretilen Century hala üretilmekte. 


Birazda iç mekanını inceleyelim:


Bize iç tasarım olarak biraz 90'ları anımsatsada bana göre gayet güzel duruyor.


Bence bu muhafazakar tasarımıyla da dikkat çeken Century tabiki de güvenlik sistemlerini de içinde bulunduruyor.


Bana kalırsa gayet hoş ağırbaşlı duran bir araba.Fiyat olarak 12.000.0000 JPY (Japon Yeni) olan araç Türk lirasıyla yaklaşık 260.000. TL. Sözü fazla uzatmadan resimlerle yalnız bırakıyorum iyi seyirler...




























26 Haziran 2015 Cuma

Yılların Eskitemediği Güzellik: Chevrolet Camaro Convertible (2016)


Yıllardır yollarda gördüğümüz spor araba dendiğinde 7'den 70'in aklına ilk gelen modellerden olan "Camaro" 6. jenerasyon Convertible modeli gün yüzüne çıktı.6 kuşaktır devam eden Camaro serisi popülerliğinden ödün vermeyerek yıllardır baş sıralara oynayan yapısıyla yine karşımızda.



Coupe versiyonundan aldığı 4 silindirli 2.0 L 275 bhp (205kW), 6 silindir 3.6 L 335 bhp (250kW) ve 8 silindirli perrformans modeli SS ile 6.2 L 455 bhp (339kW) lik versiyonları ile 2016'da satışa sunulacak Camaro'lar yine adlarından çokça söz ettireceğe benziyor.


Bu motor seçeneklerinin yanında bir çok teknolojik yeniliği de barındıran Camaro Convertible açılıp kapanan tavan mekanizmasında da yeniliklere baş vurmuş.50 km/h kadar açılıp kapanabilen tavan ayrıca uzaktan kontrol da edilebiliyor. 


Eski versiyona kıyasla 90 kilo kadar hafifleyen versiyon 2016'da asfaltla buluşacak.Bana kalırsa 6 nesildir yakışıklılığından ödün vermeyen Camaro yine aynı yakışıklılıkla müşteri kitlesini büyüleyeceğe benziyor. Sözü fazla uzatmadan yeni canavar ile baş başa bırakıyorum.











25 Haziran 2015 Perşembe

İtalyan Yakışıklı Göründü: Alfa Romeo Giulia


Uzun zamandır dedikoduları yapılan ve gelmesi beklenen Alfa Romeo Giulia sonunda Milano’da tanıtıldı. 2011 yılında sonlanan 159 serisi ile beraber o sınıfta aracı olmayan Alfa Romeo 4 yıllık suskunluğunu bozdu ve karşımıza yine 156, 159 gibi farklı tasarımıyla çıkarak dikkat çekti.




Giulia dış tasarımında olduğu gibi motor kısmında da gayet iddialı duruyor.Ferrari mühendislerinin geliştirdiği çift turbolu 3.0 L V6 motor mimarisi [510 PS (503bhp / 375 kW)] , sıralı 4 silindir 2.0 L [300PS (221 kW; 296 hp]  ve yeni 2.0 L dizel motoru ile asfalta inmek için gün sayıyor.



V6 motora sahip Quadrifoglio Verde Modeli 100 km/h (62 mph) in 3,9  saniye olarak belirtilmiş.Bu iddialı verilerin yanında arkadan itişli olduğu söylenen Giulia’yı Nürburgring de görmek için sabırsızlanıyoruz.



İlerleyen zamanlarda daha ayrıntılı bilgiler, resimler ve videolarla karşınızda olacağız. Şimdi sizi italyan yakışıklı ile yalnız bırakıyorum iyi seyirler...









24 Haziran 2015 Çarşamba

Eski Toprak: BMW E23 7 Serisi


Birkaç gün önce tanıtılan 6.jenerasyon 7 serisinin “dedesi” niteliğindeki bu aracı geçenlerde yolda gördüm. Yıllara meydan okur gibi orta şeritten gidiyordu. Yola oturuşu  ve bir makam arabasının verdiği o karakter ile Bmw’nin “amiral gemisi” tanımına daha 30 yıl önceden aynı  zerafetle uyuyordu. Bugün yeni kasaları kendine baktırdığı gibi o da baktırıyordu kendisine. Bende bu yazıyı yazmamın sebebi oldu orta şeritteki “eski toprak”.

1977 yılında E23 kasa koduyla banda çıkan ve çeyrek milyondan fazla üretilen bu araç, 10 yıl bantta kalarak lüks tanımına Mercedes S serisi ile birlikte yeni bir soluk getirip sınıfında rekabet getiren ve her geçen gün sınıfında barındırdığı özelliklerle dikkat çeken  7 serisi 1986 yılında yerini oğlu E32 ye bıraktı.E23 modelleri şu motor seçenekleriyle piyasaya sunulmuş;
-725i 148 HP
-728 168 HP
-728i 181 HP
-730 181 HP
-732i 193 HP
-733i 194 HP
735İ 215 HP
-745i 249-282 HP
-L7 (735İ) 182 HP
Bu motor seçeneklerinin yanında 4 ileri ve 5 ileri düz vites, otomatik vitesinde de 3 ileri ve 4 ileri otomatik şanzımanla güncelleme alarak bantta kalmış.Size bu klasiğin teknik detaylarını verip sıkmayacağım hemen kendisiyle tanıştırmak istiyorum ama Detaylı bilgi için verdiğim linki ziyaret edebilirsiniz:

7 serisi 30 yıl önce de bugün olduğu gibi lüks sınıfındaki araçların başında geliyordu. Bugün bile sunulmayan 

özellikleri ile zamanının ötesine göz kırpıyordu eski toprak. Servis aralığı göstergesi, çeşitli arızaları gösteren 

ışıklar gelişmiş bir klima, yol bilgisayarı, ABS ilk önceleri opsiyonel iken sonra standartlaştırılmıştır. Bir kaç yıl 

sonra üretilen E23’lerde ayrıca opsiyonel olarak sürücü hava yastığı sunulmuştur


Çeşitli seçenekleri olan E23 ahşap döşeme, elektrikli koltuklar ,koltuk ısıtma, elektrikli camlar (aynalar dahil) 

müşterilere sunulmuştur. Şu an bile bu özellikleri bir arada gördüğümüz araçlar yeni yeni piyasaya sürülüyor. 

Bu özellikleri düşününce gerçekten zamanın ilerisinde bir araç olduğu kanıtlıyor aslında.


1983 yılında küçük bir makyajdan geçen E23 burun kısmında ayrıca markanın bütünleştiği böbrek 

ızgaralarından ve kuyruktan makyajlanmış, alt takımda da gerekli güncellemeleri alarak süspansiyon gibi 

küçük değişikler yapılmış.1984 senesinde aldığı  makyaj ile de iç kısmı makyajlanmıştır.Ayrıca yazımızın 

başında bahsettiğimiz 3 ileri otomatik şanzıman  artık 4 ileri otomatik şanzımanla sunulmaya başlanmış. Ve 

yine küçük makyajlar almış


Evet her ne kadar şuan için eski olsa da aslında zamanında sunulan özellikleri ile bugün için bile gayet cömert. Eski toprak klasikler arasında yerini almış ama bana kalırsa ileriye göz kırpan bir araç oluşu ile bugün bile bir çok kullanıcıyı etkileyebilecek  özellikleriyle, gerek iç hacmi gerek performansı ile de bugün olsa alır mıydım acaba dedirtecek cinsten. Kimilerine göre klasik duruşu hoş dursa da, kimilerine göre bu uzay çağı tasarımlarına pek ayak uydurması zor olur gibi duruyor.İncelememizi aşağıdaki resimler ile noktalıyorum. 












23 Haziran 2015 Salı

Uzun Yolların Dev Oyuncakları: Tırlar (Volvo FH16-750)

Birçoğumuz yollarda görüyoruz bu dev oyuncakları. Bir an önce önünden, arkasından  olabildiğince çabuk kaçmaya çalışıyoruz. Kendimizce haklıyız da biraz da... Ne de olsa o yüksek hızlarda ani duruşlar yapmak, araca kontra vermek binek araç kullanıcıları için bir hayli zorlu ve tehlikeli. Hal böyle olunca arkasında onlarca ton taşıyan bu dev oyuncakların nasıl duracağını nasıl döneceğini manevraları konusunda kuşkulanıyoruz. Ama gerçek sandığımızdan biraz farklı. Tırlar binek araçlara göre daha komplike sistemlerdir. Bunun nedeni binek otolar bir kaç yüz kilo yük taşıyabilirken bu dev oyuncaklar onlarca ton yükü sırtlanabilmesidir
Bu devasa ağırlığın hareket ettirilebilmesi daha da önemlisi durdurulabilmesi için üst düzey bir teknolojiye ihtiyaç duyulur bu teknolojiler neler gelin biraz inceleyelim ve incelememize yukardaki oyuncakla başlayalım.


Volvo gerek binek araç, gerek ticari araç piyasasında güvenlik, performans ve konfor olarak kendini kanıtlamış markaların başında geliyor. Zamanında performans olarak o zarif arabaları birer jet motoruna çeviren T5-T6  motorlarının mimarı  Volvo FH16 750’sinde de gayet cömert davranmış. 16 litrelik motoruyla bugüne kadar ki en güçlü Volvo'yu üretmişler ve 750 beygir 3.550 Nm. torkluk V6'lı dizel bir canavar oluşmuş. Bu canavar I-Shift otomatikleştirilmiş 12 kademeli vites ile bu devasa güç yola aktarılmış. Böylece bu dev oyuncaklar hakkında en azından nasıl onlarca yükü sırtlanabildiklerini az çok anlayabildik. Biraz da bu oyuncakların nasıl durduracağımızdan bahsedelim

Tırlar binek araçların aksine tek bir fren sistemi ve alışılagelmiş bir fren sitemi kullanmazlar bunun nedeni fren uygulandığında bu gücü tekerlere iletmek imkansız olduğu için havalı fren sistemi kullanırlar. Pedala uygulanan güç ile birlikte hava, araç tekerine kadar gider ve kampana ya da fren diskine giderek mekanik bir hareket oluşturur bu hava ise kompresör de oluşturur ve frenden aldığı komut ile hava, sisteme dağıtılır. Elbetteki bu kompresör çok kullanımda şişer ve havalı fren sistemi durur. Bunun imdadına egzoz freni yetişir. Egzoz freni adından anlaşılacağı gibi egzoz tahliyesini engelleyerek motordan yaralanarak kesen sistemdir. Tırların bana kalırsa en güzel özelliklerinden birisi de retarder frenidir. Retarder freni tırların yanı sıra otobüslerde de kullanılan bir sistemdir. Bu sistemin çalışma prensibini şöyle izah edebiliriz: Şaftın ucuna rotor ve stator adı verilen iki çark bağlanmış hidrolik bir sitemdir. Bu sitem direksiyonun altında bulunan kolun hareketi ile bu iki çark arasına hidrolik dolar böylece şaftın dönmesi yavaşlatılmış olur, retarder kademesi arttıkça daha çok hidrolik dolar ve vasıta daha da yavaşlar. Bu fren sistemleri sayesinde uzun yollarda fren pedalı az kullanılır.Bu frenlemeler hakkında aşağıdaki videoyu izleyebilir ve dev oyuncakların nasıl durduklarına şahit olabilirsiniz.




Peki ya konfor? İşte bunun cevabını ise bir kaç kabin içi resim ve video ile az çok anlatmış olabilirim. İşte bu dev oyuncaklar aslında birer mühendislik ürünleridir. Fiyatlarına gelecek olursak, fiyatlarından tam emin olamadığım için  alacağınız FH16 lar doluluk ve motor seçeneklerine göre 150.000 ile 250.000 Euro arasında değiştiğini tahmin ediyorum.